Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Fuat: "Ben Dilimle Savaşıyorum"

    SaMaRa
    SaMaRa


    Kadın Mesaj Sayısı : 45
    Yaş : 29
    Nerden : KoNYa
    İş/Hobiler : T-RAP,Dıkınmak
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Fuat: "Ben Dilimle Savaşıyorum" Empty Fuat: "Ben Dilimle Savaşıyorum"

    Mesaj tarafından SaMaRa C.tesi Nis. 25, 2009 7:31 am

    Fuat Ergin yeni albümü Kalbüm’ü çıkardı. Alıştığımız sataşmalarıyla, sert üslubuyla diğer albümlerini aratmayan Kalbüm’ün de kendisi kadar samimi olduğuna röportaj sırasında ikna olurken, rapin ne olduğunu da Fuat’ın şahsında görme imkanımız oldu.

    Sürekli bir sataşma hali var şarkılarda…

    - Sevmediğim ve insanların da sevmesini istemediğim şeylere çatıyorum.

    Kalbüm şakısındaki gibi… Neden Yasemin Mori?

    - TV’nin karşısında oturuyordum. Birden yayınlanmaya başladı klibi. Sorular soruyor: Neden böyle olmuş? Neden şöyle olmuş? 4 yaşındaki çocuklar gibi… Neden soru soruyorsun? Etrafında olan bitenlere bu kadar mı duyarsızsın da böyle saçma sorular soruyorsun. Zaten gençlerin ergenlik çağında kendilerine sordukları sorular, ya da cevap bulamadıkları soruların bir limiti yok.



    Yani birilerinin bir şeyleri bilip çocuklara anlatması mı lazım?

    - Kesinlikle. Yani sor sorma neyin sorusunu soruyorsun? Kime soruyorsun? Çok sıktı beni. Yani bir kere seyret sonra git sık kafana. Çok karamsar… Yazarken de aklıma geldi, Yasemin Mori gibi anlamsız sorular dedim… Bir viedeo yapmaya çalışıyorlar orda, karamsar bir şeyler katmaya, değişik bir şeyler çıkarmaya çalışıyorlar… Gülünç duruma düşüyorlar.

    Sadece Yasemin Mori de değil ama…

    - Değil tabi. Ben hep yaptım bunu. Bundan 15 sene önce de böyleydi. Hoşlanmadığım şeylere ben ok atmış, saldırmışımdır hep. Recep İvedik gibi… Bunu sunmaya, sonra gençlere örnek yapmaya ne gerek var? Kalkıp şimdi gençler kız arkadaşına bebişim diyecek. Bir kadına adıyla hitap edersin. Bebişim, yavrum diye hitap edilmez bir insana. Bu mu örnek Türk’ümüz? Değil. Eğlenceli olabilir birileri için ama ben gülemedim. Böyle bir adam yaşadıysa, onu öldürmüşlerdir çoktan. Birisi gıcık olup çekip vurmuştur yani.

    Şahan Gökbakar hakkında bunları mı düşünüyorsunuz?

    -Şahan’ın akıllı biri olduğuna şüphem yok tabi. Bu kadar seviyesiz bir şeyle örtüşmüş olması beni rahatsız ediyor. 50 bin euro harcamıyorsun filmine sonunda bunlar çıkıyor. İmkanlar var artık, para da kazanıyorsun. Koysana çocuğu… Sonuçta, her şeyin daha seviyeli, kültürlü ve akıllı olmasını istiyoruz. Bu kadar basit. Daha iyiye gidebilmek için eleştiriyoruz. Cinnet geçiriyoruz.

    Albümün kapağında da böyle bir cinnet var değil mi?

    - Cinnet kriz işte. Herkesin her şeye şaşırdığı bir nokta, patladığı bi yer var. Kapak onu yansıtıyor.

    Gençlerin kafasını karıştırmak yerine örnek olalım mı diyorsunuz?

    - Ben kendimi hiçbir zaman örnek olarak görmedim. Sonuçta benim hayatımda yerine getiremediğim bir sürü şey var. Hayatımın bir kulvarında pek çok sorumsuzluk da var. Önemli olan şu: Ben bildiklerimi yazarken bir şeylerin de farkına varıyorum. Dinleyiciye bunları yaklaştırırken onları da daha değişik düşünmeye teşvik ediyorum. Yoksa bir rol model olayına karşıyım. Ben Fan-star ilişkisine hep karşıydım. Taraflar ne kadar ayrılırsa, sana olan saygı nefrete ve saygısızlığa dönüşebilir.

    Rol model değilsiniz, bunu istemiyorsunuz. Ama gençler dinliyor albümlerinizi ve siz küfrediyorsunuz…

    - Küfretmemin en büyük sebebi özgürlüğümün altını çizmektir. Ettiğim küfrün bir mantığı var. O küfrün orada geçmesi gerekiyor. Onun sayesinde ben ulaşmak istediğim yere çok sert ve o denli hızlı ulaşıyorum. Ben istediğimi yazarım. Yıllarca eski albümlerime bandrol alamadım ve underground kaldım. Çantalarda getirip albümlerimi dağıttım. Ben Neyzen Tevfik’in de takipçisiyim. Bu bizim hayatımızda var. Ayağımız takılıyor yapıyoruz. Çocuk yaramazlık yapıyor başlıyoruz hemen… Küfrün bu denli sansürlenmek istenmesi neye yarıyor merak ediyorum. En yeni, ağza alınmaz küfürleri git ilkokul çocuklarından öğren.

    “DEMOKRASİLERDE KÜFÜR DE EDİLEBİLMELİ”

    Yani küfrü yok saymak sizce samimiyetsizlik mi?

    - Evet bu çifte standarttan başka bir şey değil. Bence televizyonda küfür de edilmeli, sigara da sansürlenmemeli. Sokakta elinde sigarayla yürüyen, tiner koklayan adamları sansürleyebiliyor muyuz?

    Ama bunu iyi örnek de yapmıyoruz.

    - İstediğin kuralı koy. Zaten kurallar çiğnenmek için… demokrasilerde küfür de edilebilmeli. Sahnede söyleyebiliyorsun ama albüme basamıyorsun. Albüm bandrollü çıktığı için küfür yok ama bir yerde kelime oyunları var. Mesela ‘Hep aynı’ adlı şarkıda var.

    Bir de o şarkıda genel bir eleştiri var. Herkes aynı diyorsunuz. Sizi farklılaştıran ne?

    - Samimiyet. Bu yüzden albümün ismi ‘Kalbüm’. Ben her işimde yüreğimi ortaya koydum. Tüm saldırılara kendimi açık bırakacak bir sanat yapıyorum ben. Ne kadar saldırırsan, o kadar da sana saldırılır. Hoşlanmadığım şeyleri eleştiriyorum bu beni de eleştirilebilir yapıyor, samimiyet bu.

    Ne kadar sürdü Kalbüm’ü yapmanız?

    - Her Ayın Elemanı albümünü 14 günde yapmıştım ama bu albümü 2.5 yılda yaptım. Önce pilot kayıtlarla altyapıyı hazırladım. Müziği bilgisayarda biz hazırlıyoruz. Basları ben vuruyorum mesela ellerimle. Müziği hazırladıktan sonra, onun verdiği hissiyatla lirikleri yazıyorum. Bu kadar uzun sürdü çünkü, şarkıları okurken bir şeyler eklendi ya da bir şeyler çıktı. En sonunda albümde yer alan her şey sımsıkı yerine oturdu bu sürede.

    Müziğin üzerine okurken direk mi çıkıyor sözler?

    - Midemden kalbime, kalbimden ağzıma direk çıkıyor…

    Şarkılarınızda neden bu kadar çok şiddet var?

    - Ben şiddeti sadece şarkı sözlerinde kullanıyorum. Kimsenin yüzüne yumruk atamam ya da tokatlayamam kimseyi, dilimle savaşıyorum zaten. Ben savaş haberleriyle büyüdüm. İran-Irak savaşıyla büyüdüm, Vietnam’ı, Yahudilerle Arapların arasındaki savaşı gördüm. Yahudilerin, ABD’nin, CIA’nın Ortadoğu’da istediklerini istedikleri yere nasıl koyduklarını, nasıl savaşlar çıkardıklarını gördüm. İngilizlerin dünyanın bir ucundan kalkıp Falkland adalarına nasıl gittiğini, ordaki Arjantinlileri nasıl öldürdüklerini gördüm. Yugoslavya’daki savaşı, Körfez savaşlarını gördüm. Askeri malzemeler diğer taraftan hoşuma gidiyor ama. Bir erkek çocuğuydum ve o görüntüleri gören her çocuğun yapacağı gibi savaş senaryoları kurardım. Bu yüzden askeri giyim kuşam, silahlar tanklar ve benzerleri hoşuma gidiyorlardı. Bu ileride içimdeki öfkenin bir kısmını saldığım bir vana oldu benim için. Ve savaşlar konusunda o kadar doldum ki, şarkıları yazarken etrafımda gördüğüm şeyleri yansıttığım bir kanal oldu. Silahlardan bahsediyorum ama anlatmak istediğim şeyler çok farklı. Her yer Bağdat diye bir şarkım var Kalbüm’de, ‘Çardakta bir şekerli kahve bana borcun oldu Bağdat’ diyorum. Ben kalkıp Bağdat’a gidebilmek, kahve içmek, oradaki çocuklarla sohbet etmek istiyorum. Dünyanın her yerine gitmek istiyorum. Gidememek, savaşlarla kısıtlanmak beni yazmaya itiyor. Rap’lerimin arasında değiniyorum bunlara. Dünyanın her yerine gidebilmek, arkadaş kazanmak istiyorum. Annemi babamı çok erken yaşta kaybettim ben ve sevgiye inanılmaz ihtiyacı olan bir insanım. Ben neden dünyanın her yerine gidemiyorum? Gazze’de moral konseri veremiyorum. Bağdat’a gidemiyorum. B**tan çünkü her şey. Çok sinirleniyorum bunlara. Ve ben bunlara ağlayamam. Benim tepkim şikayet ve eleştiridir. Benim silahım bu. Devletin başına geçip oturamayacaksam bunu yapmak isterdim.

    “EVRENSEL SOSYALİSTİM”

    Devletin başına geçmek ister miydiniz gerçekten?

    - Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim. Allah uzun ömür verirse… Beli olmaz hiçbir şey.. Ama çatısı altına girecek bir parti de göremiyorum. Evrensel bir sosyalistim ben.

    Enternasyonal Sosyalist değil mi?

    - Hayır, o da kısıtlı bana göre… Ben herkesle paylaşabilecek, herkesle anlaşabilecek bir insanım. Aynı küreye ayak basıyoruz. Yan yana yaşarken nasıl bu kadar kopabildiğimize şaşırıyorum çoğu zaman. Dua ediyorum her gece, uzaylılar gelse, bir racon kesseler de beraber onlara doğrultsak namlularımızı. Ve birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğunu görsek. Independence Day filmindeki gibi olsun diye dua ediyorum her gece. Çok etkilenmiştim o filmi izlerken. Arap ve İsrail uçaklarının aynı anda kalktıkları bir sahne vardı ve Almanya’da izlerken ağlamıştım. Bundan daha güzel bir şey var mı? Aramızda bir fark yok özünde. Ama Avrupa’nın aç gözlülüğü yüzünden Afrika’daki insanlar gelip Avrupa’ya yürüyecekler. Ellerinde bir şey kalmayacak çünkü. Kurşuna mı dizeceksin açlıkları yüzünden yürüyen insanları? Kedilere köpeklere o kadar para harcıyorlar ki, o parayla Afrika doyar. Yılarca sömürdükleri Afrika hala kendini toplayamıyor. Bu aç gözlülükleri iki dünya savaşı çıkardı. İki savaşın da en büyük sebebi ekonomik çarktı. İki aile dünyanın parasını kaldırdı bu iki savaştan. İki savaşı da yazıp yönettiler. Biri Rotschild ailesi. Nüfus kontrolü dediler savaşa. Aç boğazları savaşa gönderdiler. Sonunda savaşla dünyanın çarkını döndüremediklerini bu krizde ortaya çıktı. Savaşla dönmez dünyanın çarkı.

    Bu kadar karşısınız savaşa. Silahları sevmenizi nasıl açıklıyorsunuz?

    - Ying ve yang gibi. İçimde iyi ve kötü hep bir arada oldu. Hiç gri olamadım. Çelişki beni yazmaya ''yasaklı kelime''üren şeydi.

    Yazmanız çelişkiden kurtardı mı sizi?

    - Yazmak anlamamı sağlıyordu zaten çelişkimi. Ondan kurtulabilmemi sağlıyor yazmak. Yazarken analiz edip, çözümleyip anlıyorum. Sonra birini çözümlediğimde öteki konuya geçiyorum..

    Az önce bahsettiğiniz ekonomik konular bana biraz Zeitgeist’i çağrıştırdı. İzlediniz mi filmi?

    - Evet. Zamanın Ruhu çok güzel bir film.

    Gündemi takip ediyorsunuz yani. Neler okuyorsunuz mesela?

    - Ben genelde gazete okuyorum. Birkaç yazar var sevdiğim. Aynı fikirleri paylaşmıyorum belki onlarla ama elimden geldiğince takip ediyorum ‘abi’leri.

    Her donanımlı insanı dinler misiniz? Fikirleri farklı da olsa?

    - Kesinlikle evet. Etrafımda olan hayatın içindeki her şeyden de etkilenirim ben okuduğum ağabeyler dışında. Yolda yürürken başıma gelenler gibi National Geographic izlerim mesela çok fazla. Pek çok konuda taraflı olduğunu bildiğim halde yaparım bunu.

    Gündelik yaşamda neler yaparsınız?

    - Çok güzel yemek yaparım. Annemi kaybettiğim için yemek pişire pişire tecrübe kazandım. Ablam çok şey öğretti. Babam ve annem ölmeden önce mutfakta hep birliktelerdi. Biz de ‘kadın mutfakta olur, erkek salonda oturur’ durumları yoktur.
    SaMaRa
    SaMaRa


    Kadın Mesaj Sayısı : 45
    Yaş : 29
    Nerden : KoNYa
    İş/Hobiler : T-RAP,Dıkınmak
    Kayıt tarihi : 22/04/09

    Fuat: "Ben Dilimle Savaşıyorum" Empty Geri: Fuat: "Ben Dilimle Savaşıyorum"

    Mesaj tarafından SaMaRa C.tesi Nis. 25, 2009 7:31 am

    Yemek dışında?

    - Çok tertipliyim. Benim terapim ev temizliği. Kafamı bu şekilde rahatlatıyorum. Spor yapmak için çok ağırım ama maalesef.

    Peki müzik dışında bir kariyer edinmeyi düşündünüz mü Milli Eğitim Bakanlığı dışında?

    - Nişanlım Müjde’yle bunun hayalini kurduk.Tünelde bir yer var Helvetia diye çok sıcak bir ortam. Onun gibi ev yemekleri yapan bir yer açmayı istiyoruz. Ama mutfağa girdiğimde ne kadar zamanda bıkarım bilmiyorum. Aslında ileride aslen rap öğreten, rap’in doçentliğini almış biri olmak istiyorum.

    Böyle bir şeyi gerçekleştirmişsiniz de galiba. Rap öğretmişsiniz çocuklara?

    - Almanya’da devlet desteğiyle atölye çalışmaları yaptık. 12 çocuk rap yaptı orada.

    Nasıl yapılıyordu bu çalışmalar?

    - Çocuklarla iletişim kuruyorsun ilkin. Gidip soruyorsun ‘kahramanın var mı?’ diye. Ben ‘Star Wars’ ve ‘Lord of the Rings’ hastasıyımdır mesela. Sonra başlıyorsun o dünyadan, ya da başka bir yerden yazmaya… İki mısra yazıyorsun sonra ‘sen devam et’ diyorsun, geçiyorsun diğer çocuğa.

    Meyvesini aldın mı?

    - Evet, o atölye çalışmalarında üç çocuğun hayatı değişti. Rap yaptılar. Kendine güvenleri arttı. Biri vardı mesela, okulda, derslerinde hiç parmak kaldırmazmış. Suskun bir çocukmuş. Çalışmalarda rap yaptı, hatta sahneye bile çıktık beraber. Sonra değişmeye başlamış. Derslere katılmış, kendine güveni artmış. Ailesi gelip teşekkür ettiler. Ailenin yapması gereken de budur bence. Bir çocuğun kendine güvenini körüklemek. Ben bu atölye çalışmalarını Türkiye’de de gerçekleştireceğim. Bir de çok sever beni çocuklar. Biraz kilomla da alakalı sanırım.

    “UMUT EN SON ÖLÜR”

    Umutlu musunuz bu çocukların geleceğinden ya da genel anlamda gelecekten?

    - Umutlu olmaz mıyım? Umut en son ölür. Ben umutsuz yaşayamam… Bir de yaşamak çok güzel bir şey. Her gün bu gökyüzüne uyanmak, yağmuru görmek… Bu tip şeyleri çok unuttuk biz. Bu kapitalizm bizi sadece isteyen bekleyen karakterler haline getirdi. Doyumsuz egolar olduk. Beklenti bize en çok zararı veren şeydir oysa. Herkes bir şeyler istiyor. Televizyonla körükleniyor bu. Çağımızın en büyük silahı televizyon. Yıllar önce Disposible Heroes of Hiphopracy (DHH) diye bir grup vardı. 92’de yaptıkları bir parçaları vardı ‘Television the drug of the nation’ diye. O zaman anladık biz bunu…

    Ama rap de böyle televizyon aracılığıyla girmedi mi hayatımıza?

    - Aslında bizde bu vardı. Bizim geleneğimizde İslamiyetten bile önce vardı. Sözlü tarihimizin taşınması bile bu şekilde. Halk ozanlarımız var. Birbirlerinin karşısına oturuyor, dişlerinin arasına iğne alıp atışıyor, leb değmez yapıyorlar. O an geleni söylüyorlar ve hangi harfi seçeceklerine o an karar vermeleri gerekiyor. Geçenlerde Ceza’ya gittim, bana Kalenderî’lerden bahsetti. İnanamadım. Bin yıl önce yaşamışlar ve neler yazmışlar. Hicivler, küfürler… Tabi onların maddi dünyadan tam olarak ellerini eteklerini çekmeleri gibi bir durum var… Ama ben de kirada oturuyorum. Biz de o zincirde bir halkayız aslına. Aynı zincirdeyiz ama benim rengim biraz daha farklı. Ben her şeyi bırakıp sokakta yaşamaya gidemem. Çünkü 3 sene boyunca Almanya’da yaptım bunu. Sokak hayatının ne olduğunu, saldırıya uğramanın ne olduğunu, yarın ne yiyeceğini, nerede ısınacağını düşünmenin nasıl bir şey olduğunu biliyorum…

    “RAP BENİM KIZIM GİBİ”

    Onca yaşadığınız şeye rağmen hayata tutunmanızı ne sağladı?

    - Rap tabii ki. Öyle ki rap benim bir parçam. Benim sarıldığım, sevdiğim, sakındığım kızım gibi. İnsanlığa bırakmam gereken şeyler var rap aracılığıyla. Bunun için gerek gücü de gençlerden alıyorum. Onlara anlatmam gereken şeyler var. Benim anlattıklarımı gazete-televizyon anlatmıyor onlara…

    Değiştirmek istediğiniz hiç bir şey yok mu kendinizde?

    - Dünya için var: İnternetten şarkı indirmenin tamamen ortadan kalkmasını istiyorum. Kendimdeyse zayıflamak… Ama tatlıyı çok seviyorum.

    Çilekeş’le, Cengiz Özkan’la, Ayben’le, Ceza’yla ortak şarkılar yaptınız. Yakında böyle bir proje var mı?

    - Hayko Cepkin’le var yakın zamanda. Çok seviyorum onu.

    Başka kimler var sevdiğiniz?

    - Saian, Şanışer Methüsena, Patron, Sansar, Ozbi, Da Poet, DJ Sivo,Kerberos, ZeUs, Gazapizm, Gardiyan ve A.P.O. var. Replikas’ı, Mor ve Ötesi’ni ve Duman’ı da çok seviyorum rap dışında. Duman’ın yeni albümünü çok merak ediyorum. Sevmediklerimi sorma ama… Botokslu yılanlar var…

    Bu rapstar işinin içine neden girdiğinizi soracağım son olarak?

    - Açıkçası o yarışma rap’in Türkiye’nin en ücra köşesinde bile tanınmasını sağladı. Aileler, 30 yaş üstü bu yarışmayı izledi. Ulusal bir kanalda rap’in propagandası yapıldı. Rap dinleyen, böyle giyinen gençler biraz daha hoş görülmeye başlandı. Ayrıca medyayla rap’in barışması gibi oldu. Medya ilgisizdi çünkü. Uzlaşma değil ama bu birşeylerle. Türkiye’nin en underground rap albümünü bandrolle çıkarabildik mesela.

    ALMANYA

    Almanya doğumlusunuz. Rap de Türkiye’ye ilk defa Almanya’dan Cartel’le ithal oldu. Siz nerede nasıl başladınız rap yapmaya?

    - Evet Türkiye’ye ilk defa Cartel ile geldi rap. Ama o dönem Almanya’da bunu yapan çok Türk vardı. Almanya’da Islamic Force vardı mesela. Baş adamları Boe B vardı. 16 Mart 2000’de kaybettik Allah rahmet eylesin ilk rap parçasını ben ondan dinledim. ‘Yiğidi vur ama hakkını yeme’ diye bir parça. Cartel bu grupta yer alır mısın diye sormuştu ona. Ama sonra geri dönmüyorlar ona. O da cevaben bu şarkıyı yapıyor. Aynı dönemin ürünü ama Cartel ilkokul seviyesindeydi. Türkçelerinden müziklerine kadar.

    Sizi farklı kılan şey neydi?

    - Almanya’daki gençlerin rap yapma sebebi 2. ya da 3. sınıf insan muamelesi görmeleri. Irkçılık var hala. Önyargılar var. Özellikle 11 Eylül’den sonra. Ben biraz da esmerim. Sakalım da var. İnsanlar benden çekinmeye başlamışlardı örneğin. Saati sormak için yanlarına yaklaştıklarım hızla uzaklaşıyorlardı. Gençlerin saygı görmeleri, kendilerini ortaya koyabilmeleri ve ifade edebilmeleri için çok elverişli bir yoldu rap. Ortaya bir şey koyduğunda, söyleyecek sözün vardı, saygı görürdün. Ama ABD’de o karanlık işlere bulaşan rap’le ortak paydaları da var…

    CEZA

    - Ceza ile aramızda hiçbirşey yok. Yılarca berabe turneler yaptık Ceza’yla. İnsanlar sokakta karşılaştığımızda bana hey sen Ceza'dan değil misin diyorlardı. Ceza’yı grup sanıyorlardı. Ben de Ceza gibi markalaşmam gerektiği için biraz kendi işlerime yöneldim. Bir ayrılık varsa bundandır. Yoksa biz Ceza’yla hep yan yana duracağımızı biliyoruz.

      Forum Saati Cuma Kas. 22, 2024 9:32 am